16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ
KUTLANDI
16 Ekim Dünya Gıda Günü, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından düzenlenen uluslararası bir
organizasyonla kutlandı. Tarım ve Köyişleri Bakanı
Prof. Dr. Hüsnü Yusuf GÖKALP ;Dünya Gıda Günü
konuşmasında, Türkiye’nin tarımda kendine yeten
bir ülke olduğunu belirterek, “Türkiye’nin kendine
yeterlilik durumunu sürdürmesi için tarıma öncelik
vermek durumundadır” dedi.
Avrasya’dan Afrika’ya Gıda Güvencesi ve Gıda Güvenliği
Tarım Bakanları Zirvesi dolayısıyla ülkemizde
bulunan 10 ülkenin Tarım Bakanları ve Bakan Yardımcılarının
da katıldıkları Dünya Gıda Günü kutlamaları, Ankara
Altınpark Expo Center’de gerçekleştirildi.Dünya
Gıda Günü için bu yılki tema olarak belirlenen
‘Açlığın Olmadığı Bin Yıl’ konulu bir sinevizyon
gösterimi başlayan Dünya Gıda Günü kutlamaları,
kalabalık bir davetli topluluğu tarafından izlendi.Tarım
ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf GÖKALP,
yabancı konuklara hitaben, “Afrika’dan
Avrasya’ya, Kafkasya’dan Ortadoğu’ya bir köprü
olan, tarihî ve kültürel zenginliklerin beşiği"
Türkiye’ye hoş geldiniz. Sizleri ülkemde misafir
etmek ve Dünya Gıda Günü’nü beraber kutlamak bana
onur veriyo"rdiyerek başladığı açış konuşmasında
şunları söyledi: "Bilindiği gibi, FAO’nun
kuruluş günü olan 16 Ekim tarihi, her yıl değişik
temalarla tüm dünyada GIDA
GÜNÜ olarak kutlanmaktadır. Bu yılın teması,
“Açlığın
olmadığı bin yıl” olarak belirlenmiştir. Yıllardan
beri uluslararası bazı kuruluşların “Açlıkla
Mücadele” kampanyalarına ve millî
gayretlere rağmen, açlık sınırında yaşayan
800 milyon insanın gıda talebine henüz çözüm bulunamamıştır.
Bu yüzden, 21. yüzyılın da başında küresel tarımın
en önemli sorunu, doğal kaynakları koruyarak artan
dünya nüfusunun gıda talebini karşılamak olacaktır.
Olaya ülkemiz açısından baktığımızda,
sevinçle söyleyebiliriz ki; Türkiye’de bazı
hanelerde yetersiz ve dengesiz beslenme olmasına
rağmen gıda güvencesizliği sorunu
bulunmamaktadır.
Ancak, Türkiye’nin beslenme konusundaki
eksikliklerini tamamlayarak, kendine yeterlilik
durumunu sürdürmesi tarıma vereceği önceliğe
bağlıdır.Yeni yüzyıldaki tarım politikalarımızın
temelini; tarımda çalışan nüfusun azaltılması,
tarımsal teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılması
ve verimliliğin artırılması oluşturacaktır.
Bu politikalar ile dünya ekonomisindeki konjonktürel
dalgalanmalardan etkilenmeyen, sürdürülebilir
bir tarımsal üretim gerçekleşecektir. Böylece
şu sonuçlar ortaya çıkacaktır:
-
Türk
Çiftçisinin refah düzeyi yükselecektir.
-
İnsanımız
yeterli ve dengeli beslenecektir.
-
Tarımın
milli gelire olan katkısı artacaktır.
-
Avrupa
Birliği ve diğer ülkeler ile yeni rekabet
imkanları doğacaktır.
-
Tarımsal
üretimde kalite, çeşitlilik, devamlılık
ve standarda dayalı üretim oluşacaktır.
Doğal
kaynakların korunması ve sürdürülebilirlik
esasları çerçevesinde yaşanabilir bir çevre
inşa edilecektir.
Türk Gıda Sektörü ve buna ilişkin gıda
politikaları ekonomik, demografik ve sosyal yapıdaki
değişmelere paralel olarak hızlı bir değişim
süreci içerisindedir. Bununla birlikte, ülke
tarımının kronikleşmiş bazı yapısal
sorunların baskısı altında olması da gıda
sektöründeki gelişmeleri olumsuz
etkilemektedir.Türkiye, gıda üretimi açısından kendine
yeterli olmakla beraber, hayvansal protein tüketimi
gelişmiş ülkelerdeki ortalamanın gerisindedir.
Toplumumuz yeterli beslenme için ihtiyaç duyduğu
hayvansal proteini alamamaktadır. Başka bir deyişle,
Türkiye’de kişi başına gıda tüketimi
bitkisel ürünlerde yoğunlaşmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde tarım ürünlerinin yaklaşık
%60’ından daha fazlası sanayii tesislerinde
yarı veya tam mamul haline getirilirken, Türkiye’de
bu oran %30 dolaylarındadır. Toplam ihracat içerisinde
tarım ürünlerinin payı yaklaşık %12 iken, işlenmiş
tarım ürünlerinin payı sadece %10’dur. Son
20 yıldır, ihracat içerisinde tarım ürünlerinin
payı azalırken, işlenmiş tarım ürünlerinin
payı memnuniyet verici olarak giderek artmaktadır.
Türkiye’nin yaşadığı hızlı sosyal, kültürel
ve ekonomik bir değişim sürecinde, yeterli ve güvenli
gıda üretimini sürdürmek öncelikli konuları
arasındadır.
Türk gıda sanayii, dünyadaki bilimsel ve
teknolojik gelişmelerden etkilenmektedir. Türk gıda
sanayiine tesir eden ve gelişmesini etkileyen en
önemli faktörler şöyle özetlenebilir:
-
Sürekli
değişen tüketici eğilimleri.
-
Uluslararası
ve iç pazarlardaki rekabet şartları.
-
Teknolojik
gelişme.
-
Ürün
yönetimi ve pazarlama.
Gıda
üretici ve sanayicilerinin önemli bir kısmının
eğitimleri ve pazar uyumlu üretim yapma düzeyleri
genellikle yetersizdir. Diğer yandan, teknoloji
ve kapasite kullanımı, rekabet şansını yükseltmede
belirleyici bir rol oynamaktadır. Büyük ölçekli
gıda sanayi kuruluşları modern teknolojiye sahip
ve pazar uyumlu stratejiler izlemekte iken, küçük
ve orta ölçekli gıda sanayi kuruluşları, gelişen
teknolojileri izleme, bilgi ve becerilerini güncelleştirme
konusunda geri kalmaktadırlar. Bu eksikliğin kısa
sürede giderilmesi için Bakanlığımız ile özel
sektör, eğitim ve araştırma kuruluşları işbirliği
içinde çalışmak zorundadır. Türkiye’de 24000 dolaylarında
gıda işletmesi bulunmaktadır. Gıda işletmelerinin
%56’sını un ve unlu mamuller, %18’ini süt ve süt
mamulleri, %12’sini meyve-sebze işleme, %4’ünü
bitkisel yağ ve margarin, %3’ünü şekerli mamuller,
%2,5’ini et mamulleri ve %4.5’lik kısmını ise
tasnif dışı gıdalar, alkollü içecekler, su ürünleri
sanayii oluşturmaktadır. Un ve unlu mamuller,
süt ve mamulleri, meyve-sebze işleme gibi alt
sektörlerdeki oranların yüksek olması, halkın
tüketim alışkanlıklarının yanısıra, gelişmiş teknoloji
uygulamayan değirmen, mandıra, zeytin salamura
işleme vb. işletmelerin sayısal fazlalığından
da kaynaklanmaktadır.Nüfus artışı, gıda maddelerine
olan talebi de artırmaktadır. Son on yılda gıda
üretimindeki genel artış ortalama %8 kadar olmuştur.Gıdalar,
ister yurt içinde tüketime sunulsun, ister uluslararası
ticarete konu olsun; kaliteli üretilmesi, işlenmesi
ve pazarlanması büyük önem arz etmektedir. Bu
durum ise ülkelerin aktif, dinamik, uluslararası
mevzuat ile uyumlu gıda politikaları üretmesi
ve etkin gıda güvenliği sistemleri kurmasını zorunlu
kılmaktadır.“Gıda Politikası” Türk tarım politikasının
mihveridir. Sektöre ilişkin temel hedef, toplumun
dengeli ve yeterli beslenmesine yönelik miktar
ve çeşitlilikte gıda sağlayarak, bunların güvenilir
bir nitelikte tüketiciye ulaşmasını temin etmek
ve planlamaktır., Tarım ve Köyişleri Bakanlığı;
bir taraftan bitkisel ve hayvansal üretimde önemli
artışlar sağlayacak teknik ve ekonomik bir ortam
yaratma çabasını sürdürürken, diğer taraftan Koruma
ve Kontrol Genel Müdürlüğü vasıtasıyla uygulamaya
koyduğu “GIDA
KONTROL Bu çerçevede EYLEM
PLANI” çerçevesinde gıda güvenilirliğini sağlamak
için yoğun çaba harcamaktadır. Bu eylem planının
etkin uygulanabilmesi için gıda kontrolör sayısı
artırılmış ve son bir yılda 120 gıda kontrolörü
gerekli eğitimlerden geçirilerek sisteme katılmıştır.Bakanlığımız
gıda kontrol laboratuvarlarını modernize etmek
ve gıda kontrol sistemlerini etkinleştirmek için
14 milyon ECU’luk bir projeyi 2000 yılında uygulamaya
koymuştur.Tüm gıdaları kapsayan Türk Gıda Kodeksi’nin
yanısıra, ürün bazında hazırladığı Tebliğler ile
yurt içi tüketime ve ihracata dönük kaliteli ürün
sunma çabalarına hız vermiştir.Bir taraftan gıdalarda
katkı-kalıntı miktarlarının izlenmesine devem
edilirken, diğer taraftan gıdalarda hızlı alarm
sisteminin kurulması hedeflenmektedir.Gıda
üretimini artırması beklenen ancak, gıda güvenliği
açısından tartışmalı olan transgenik
yani, genetiği değiştirilmiş gıdalar, tüketici sağlığı ve çevre etkisi bakımından
dikkatle izlenmekte ve bu konudaki bilimsel gelişmeler
titizlikle takip edilmektedir. Ayrıca, bu konuda
mevzuat geliştirilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.
Son olarak; gelişmiş ülkeler ürün ve gıda fazlası
karşısında “Doğrudan Gelir Desteği” gibi programlar uygularken, aynı projeyi farklı
sorunlar yaşayan gelişmekte olan ülkeler tarımına
empoze çabalarına dikkat çekmek istiyorum. Tarımsal
üretimi ve işleme oranlarını artırması gereken
ülkelerde daha etkili ve doğru projeler yürütülmelidir.
Ticaretin küreselleşmesi, elbette millî tarım
politikalarının gelişmiş ülkelerle uyumlu olmasını
gerekli kılmaktadır. Bu noktada, haksız rekabetin
ortadan kaldırılması ve DTÖ kriterlerine uyulması
da zorunludur. Ancak bu programların gelişmekte
olan ülkelerin tarımını tehdit eden yan etkilerini
de gözlemek gerekmektedir.Açlığın olmadığı bin
yıl; yoksulluk, savaş, çevresel bozulma ve ayrımcılıktan
arınmış bin yıl olacaktır.Açlıkla
gerçek bir mücadele, küresel dengeyi muhafaza
ederek, bize bahşedilen güzellikleri yok etmeden
sürdürülebilir kalkınma çabasıyla mümkün olacaktır.
İnsanları doğdukları yerde doyuran, temelinde
insanı esas alan, bunun yanısıra, çevreyi de koruyan
bir sistem öngörüyoruz.Açlığın olmadığı yeni bin
yıl, insanlığa yeniden huzur ve refah getirecek
olan bir anahtarla açılacak kapıdır. Bu kapı,
medeniyetimizin yeniden dirilişinin ve yeniden
inşasının kapısıdır.Bu duygu ve düşüncelerle Dünya
Gıda Günü’nün kutlu olmasını diler hepinize sevgi
ve saygılar sunarım.”
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİŞMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
|
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|
GÜNDEM
>>
16
Ekim Dünya Gıda Günü Kutlandı
>>Türk
ve İsrail Tarım Firmaları Buluştu
>> Çukurovalı
Tarımcılar Kenetlendi
>> Türkiye'de
Araştırma Sorunları

ANA
SAYFAYA DÖN

|