ARAşTIRMA
İlaç
hormon ve ekoloik tarım...
...
İlaç, homon ve ekolojik tarım
1015
gündür, yazılı ve görüntülü basının gündeminden
inmeyen, sebze ve meyvelerde aşırı kimyasal ilaç
ve hormon kullanımının olumsuz etkileri konulu
yayınları izlerken; 15 yıl kadar önce, küçük bir
Anadolu şehrinde yaşadığım bir olayı hatırlamadan
edemedim. O günlerde mahalli basının geniş yer
verdiği, çiftçilerin gübre yetersizliği nedeniyle
kooperatifler önünde protesto gösterileri yapmaları
haberleriyle, bazı yaşlı meslektaşlarımızın aktardığı
bir gerçek çarpışıyordu beyinlerde. Derlerdi ki;
bugün daha fazla gübre isteriz diyen bu çiftçilerin
bir kısmı, 195060'lı yıllarda ilk kez karşılaştıkları
ve tanıtım amacıyla parasız olarak dağıtılan gübreleri
kullanmak yerine, Allahın işine karışılmaz diyerek
dereye dökmüşlerdi. 30 yılda dereler nasıl da
tersine akar olmuştu ! Yeniliklerin güç bela yerleştiği
bir ortamda geldiğimiz nokta, tam bir “kaş yapayım
derken göz çıkarma” örneği gibiydi. Verimi ve
kaliteyi arttırmak için zorunlu görülen kimyasalların
kullanımı, yanlış ve abartılı kullanım şüphesiyle
bugün problem kaynağı haline gelmişti. Sadece
suçlamak sorunu çözüyor muydu yoksa daha fazla
eğitim ve denetimi devreye sokarak, gelişmeleri
akılcı bir düzeye yönlendirmek mi daha yararlıydı?
Avrupa kapılarından geri dönen, ilaç kalıntılı
sebzeleri duyunca; bu belayı başımıza saranın,
bu tür ilaç, gübre ve hormonları icat edip, üretip,
tüm dünyaya tanıtan ve de milyarlarca dolarlık
rakamlarla harcamalar yapanların yine bu Avrupalı
dev firmalar olduğu tezatını düşünmeden edemiyor
insan. Dedeleri veya babalarının geliştirdiği
o günün teknolojik gerekliliklerine, bugün Avrupalının
kendi çocukları karşı çıkıyorsa ve yana yakıla
ekolojik tarımı gündeme getiriyorlarsa, biraz
vicdanlara seslenmek gerekiyor. Her türlü zararlı
şeyi, henüz yeterince gelişmemiş ya
da geri kalmış ülke insanlarına
empoze etmeyi, bol para kazanmak uğruna hala
sürdürenlerin, kendi insanlarının
sağlığı söz konusu
olunca bu kadar celallenmelerine takılıyor
insan.
Bir
araba veya beyaz eşya firmasının,
hatalı bir seriyi piyasaya sürdüğü
anlaşıldığında,
tüm ürünlerini geri toplaması,
hatta ürünlerini satan bayilerini firma
imajını zedelemeyecek türde
satışlar yapma konusunda sürekli
eğitmeleri ve uyarmaları söz konusu
oluyor da; tarımsal faaliyetlerde niye
bu titizlik söz konusu olmuyor? Tatlı
paralar kazanan uluslararası dev şirketler,
çiftçileri hata yapmaktan korumak
üzere niye satış noktalarındaki
insanları daha fazla eğitmez ve yanlışları
önlemezler. Her şeyi sadece devletten,
devletin denetleme mekanizmalarından beklemek
ve yeterince olmadığında da
bolca suçlama kolaylığına
gitmekten ne zaman vaz geçecekler?
Bu
konuya özel bir hassasiyetim de var aslında.
Mesleğim gereği, bazı özel
sektör tohumculuk kuruluşlarının
çeşitlerine eleştiri getirdiğimizde
ya da yetersiz bulduğumuzda hemen şu
gerçek yüzümüze vurulur.
Efendim, ülkemizde serbest pazar sistemi
geçerli, satılmazsa firmasını
zarar ettirir ve o da zaten kötü malı
geri çekmek zorunda kalır.
Peki, o halde son yıllarda sürekli
tepki toplayan bu aşırı veya
yanlış kimyasal kullanımı
konusunda niye o firmalar, imajlarının
ve ürünlerinin lekelenmesinden etkilenmiyorlar,
niye reklama verdikleri payın bir kısmını
da bayi ve çiftçilerin aydınlatılmasına
ayırmıyorlar ? Ortalık gürültüye
boğulurken, onların sesleri niye hiç
çıkmıyor ?
Nüfusunun
yarısına yakınının
tarımla geçinen insanlardan oluştuğu
ülkemizde, bu kadar çok çiftçinin
sadece tarım teşkilatlarının
elemanlarıyla denetlenmesini ve aydınlatılmasını
istemek fazla insaflıca olmasa gerek. ınsan
sağlığı, trafik güvenliği
ve benzeri konularda olduğu gibi yine hepimizin
ortak çabası, kamuoyunun üreticileri
olumlu yönlere itecek tepkileri ve de bıkmadan
eğitim çalışmalarına
devam edilmesi biçiminde olmalı.
Gerçek
sorun nerede ? Kimyasal ilaç, gübre
ve hormonların tercihinde mi yoksa kullanma
dozu, zamanlaması ve uygulanacak bitki
türüyle ilgili yanlış işlemlerde
mi ? Bir anda, bıçakla kesilir gibi
kimyasal
madde
kullanımını yasaklamak mümkün
mü? O zaman, azalacak üretim rakamlarıyla
bunca insanı beslemek nasıl formüle
edilecek ?
Konu
uzmanı bilim adamlarının
da işaret ettiği gibi; giderek artan
dünya ve ülke nüfusunu doyurabilmek
için verim arttırıcı
tarımsal girdileri kullanmak bir zorunluluk
belki ama bu konularda zaman içinde geliştirilmiş
standartlara uymak da bir o kadar gerekli. Yoksa
sonuç ortada işte !
Doktor
tavsiyesine uyulmadan, kulaktan dolma bilgilerle
ilaç kullanımı nasıl
insan sağlığı için
tehdit oluşturuyorsa, aynı şey
tarımsal ilaçlar için de
geçerli. Falanca ilacı, kullanılması
önerilmeyen bir bitki üzerinde uygulamak,
bir an önce ve kesin olarak etkilesin düşüncesiyle
önerilen dozun çok üstünde
bir miktarla ilaçlama yapmak, bugünkü
sıkıntılı sonuçların
nedeni olmaya yetiyor.
Hele
bir de, uygulama zamanı problemi var ki,
asıl sorun da burada zaten. özellikle
kısa sürede tüketilmesi gereken
ve çiğ olarak da yenilebilen ürünler
için, hasattan ne kadar süre önce
ilaçlama yapılabileceği konusundaki
kurallara uyulmazsa, doğal olarak ilaç
kalıntılarıyla yüklü
sebze ve meyvelerle tanışmış
oluyoruz. Televizyon ekranlarına yansıyan
seracı çiftçi görüntüleri
de gösteriyor ki, bilgilendirilmeye çok
ihtiyaçları var bu insanların.
Okuyarak öğrenme alışkanlığı
olmayınca, anlatarak ikna etme öne
çıkıyor. özel televizyonların,
korku yaygarası yapmak yerine bu kitlesel
eğitim işine katkıda bulunması
daha akılcı olmaz mı?
Dışardan
çok kolay görünen tarımsal
üretimin her türlü çileli
ve riskli faaliyetlerinden bunalan, maddi sıkıntılar
içinde zaman zaman traktörünü
bile satışa
çıkarmak
zorunda kalan üreticilerin de, yeni bir çeki düzen
içine girmeleri gerektiğini bilmeleri lazım aslında.
Bilinçlenen tüketicilerin, yiyeceği sebze ve meyveler
için giderek daha seçici olacağını düşünerek ve
artık eskisi gibi boşverci bir zihniyetle üretim
yapmanın sonucunu pazarlama sıkıntıları yaşayarak
ödeyebileceklerini anlayarak, daha sağlıklı ürünler
üretimine yönelmeleri, akılcı bir yol olacaktır.
Televizyon ekranlarına yansıdığı gibi; ailesi
için ayrı bir yerde üretim yapıp, piyasa için
bol ilaçlı üretimler gerçekleştirildiği haberlerinin,
var olan şüpheleri daha da körüklediğinin unutulmaması
lazım.
Bitki
gelişim düzenleyicileri olarak da bilinen hormonların
aşırı dozlarda kullanımı o kadar kötü izlenimler
bırakmış ki; bugün herhangi bir tohum veya meyvenin
oldukça iri bir örneğiyle karşılaşıldığında, bunun
bir genetik özellik yani bir çeşit farklılığı
olabileceği bile düşünülmeden hemen hormonlu damgası
yemesine yetiyor. Kışın seralarda sebze yetiştirmenin
ortaya çıkardığı yetişme zorluklarını, hormonların
gelişme arttırıcı, döllenmeyi sağlayıcı ve yaprakları
döküp olgunlaşmayı erkene çekme etkileri gibi
özelliklerinden yararlanarak aşma kolaylığı, giderek
artan dozlarda ve bilinçsizce kullanıldığı iddialarıyla,
hormon kelimesinden öcüler yaratmış durumdadır.
Son yıllarda bir çok üretici firma, artık hormon
yerine bombus arısı kullanarak bu yöndeki sorunları
aşmış ve çözümü sağlamıştır. Zaten bu toprakların
böceği olan bombus arılarının yaygınlaşmasıyla
en azından hormon kullanımının tehdit unsuru olmasının
önüne geçilebileceği ümit edilmektedir.
Son
yaşananların, her kesimi olduğu gibi üreticilerimizi
de etkilediğine ve bu durumdan olumlu sonuçlar
çıkarılmış olacağına yürekten inanıyorum. Zaten
sıkıntı içinde yaşayan bir kesim olarak, ellerinde
kalan ürünlerle zarar etmeleri karşısında, aynı
sonuçlar doğuracak bir çaba içinde olmalarını
beklemek doğru olmayacaktır. Kimse bile bile zarar
etmek istemez. Demek ki, en azından bu yönüyle
bile, geleceğe dönük iyimser bir düşüncenin hakim
olması söz konusu. Çiftçi eğitim çalışmalarının
artarak sürmesini dilemeyi de unutmadan.
Ya
tüketiciler? Yakın yıllara kadar, pahalı olsa
bile, bir sebze veya meyveyi mevsimi dışında bulabilme
zorluğunu, günümüzde kışın en zor şartlarında
bile kolayca ve ucuz olarak bulma lüksüyle aşma
yanında, en ufak bir hastalık lekesini bile almama
sebebi olarak görerek, tamamen şekille ilgilenmeye
başlanması ne derece doğru bir alışkanlıktır.
Başka ülkelerde, eğri büğrülüklerin ya da
hastalık
lekesi ve böcek yeniğinin doğal ürün olma garantisi
olarak görülmesi ve daha fazla tercih edilmesi nerede;
yusyuvarlak, lekesiz ve parlak renkli ürünlere yönelik
tüketim tercihimiz nerede? Tadı ve kokusuna yönelik
özel talepler azaldıkça, doğallığın yerini suniliğin
alması kaçınılmaz. Sağlıklı ürünlerin istenmesi
ve bu konuya daha fazla dikkat çekilmesi gerekiyor.
Neme lazımcılığın en kötü hastalık olduğunu iyice
bir idrak etmemiz gerekiyor aslında.
Dev
ilaç firmalarının uç beyi olarak görevli satış
bayilerine de çok iş düşüyor bu arada. Yarı bilgileriyle
karşılarına gelen ve çeşitli sıkıntılar içindeyken
derdine uygun çözümler arayan üreticilere doğru
ilacı, doğru kullanma talimatıyla birlikte verme
ve iyi yönde yönlendirme konusunda hepimizi rahatlatacak
bir sağduyu içinde çalışmalarını bekliyoruz. Genelleme
yapmak belki yanlış olur ama ortaya çıkan olumsuzluktan
maddi olarak onlar da yara alacağına göre, çok
satıp sürümden kazanmak mantığı yerine, hepimizi
düşünerek daha bilimsel ve bilinçli bir üretim
politikasına katkıda bulunmalarını istiyoruz.
Kanser hastalarının çaresizliğini, uyduruk ilaç
müsveddeleriyle suistimal eden şarlatanların yaptığı
kötülüğe benzememek için, aynı zamanda meslektaşlarımız
da olan ilaç ve hormon satış bayilerinin sorumluluk
duygularına da daha fazla müracaat etmelerini
diliyor yüreklerimiz.
Bilim
adamları ve tarım teşkilatlarına düşenin; bilimsel
doğruları ön plana çıkarmak ve yeterli denetimler
yapma konusunda işi sıkı tutmak yanında, gelişmiş
ülke örneklerinde olduğu gibi teknolojik kontrollerle
sorunu çözüme kavuşturmak üzere, modern araç gereçlerden
oluşan laboratuarlara kavuşma çabası olduğu da
toplumun beklentisidir. Ülke kaynaklarının el
verdiği ölçüde, teknik kapasite imkanlarının arttırılabilmesi,
sorunun yumuşak çözümlerle atlatılmasına katkıda
bulunacaktır.
Bu
arada, ortamı kaplayan sis perdesinden yararlanarak,
ortalık sakinleştiğinde gündeme daha fazla gelebilmesi
umuduna yardımcı olmak üzere, yeni bir eğilimin;
doğal üretim metotlarıyla sürdürülen udaki kolojik
tarım tekniklerinin tanıtılmasına bugün her zamankinden
daha çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Daha düşük
verim ama daha yüksek kazançla üretim yapılabileceği
gerçeği yerli üreticilerimize yoğun bir biçimde
tanıtılmalıdır. Dünya artık bu trende doğru akıp
gidiyor. Son 1015 yılda milyonlarca hektarlık
alanda ekolojik tarım uygulamalarının tercih edildiği
düşünülürse, ülkemizin de aynı yönde artan ekilişler
gerçekleştirmesini bekliyor insan. Oysa, bu konudaki
gelişmeler çok yavaş seyrediyor. Üretimin hatırı
sayılır kısmı da ihracat amaçlı yapılıyor zaten.
Ne
yazık ki; ekolojik tarım için ikna edilerek uygun
çiftçiler bulunduğunda da alt yapı sıkıntıları
sorun çıkarıyor. Kolayca tüketilen kimyasallar
yerine, ekolojik tarımın izin verdiği doğal girdilere
ulaşmak hemen mümkün olmuyor. Diğer tüketim maddelerinde
olduğu gibi, bu tür girdilerin de yurt çapında
düzenli olarak satışa çıkarılabilmesine ihtiyaç
var. Hastalık veya zararlının hücumuna uğramış
bir ürünün sıkıntısını aşmak üzere arayışlar içerisine
giren bir üreticiye en kestirme yoldan ekolojik
girdileri temin edebilmeliyiz ki, yanlış uygulamalara
aklı kaymasın. Yani sözden ve ceza verici tedbirlerden
çok, alt yapıyı güçlendirecek konuların gündeme
daha sık gelmesi gerekir. Tarım Bakanlığımız gerekli
kurallar bütününü, çeşitli yönetmeliklerle ortaya
koymuş durumda. Ama bu tür sağlıklı üretim biçimlerinin
yerleşebilmesi için, özel sektör girişimciliğinin
ön planda olması kaçınılmaz.
Bir
kesimi suçlayarak yol almanın fayda sağlayamayacağını
düşünerek, hepimizin yapabileceği bir şeyler olduğunun
bilinci içinde, değişik alternatifleri ve akılcı
çözüm yollarını öğrenip, öğretmeye çalışmalıyız.
Sabırla, damlaya damlaya göl olduğunu hatırlayarak,
eğitim konusu üzerinde hassasiyetle durmalıyız.
Üreticisi ve tüketicisiyle çözüm yine bizlerde
çünkü ve sorumluluk bilinciyle daha fazla tanışması
dilenen yüreklerimizde.
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİşMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
|
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|
ARAşTIRMA
>>İlaç
hormon ve ekolojik tarım.
ANA
SAYFAYA DÖN
Ahmet Nedim Nazlıcan
Ziraat Yüksek Mühendisi
annazlican@yahoo.com
|