YORUM
Kemal
ERDOĞAN
Suyun Gözüne
/ Olması Gereken Neydi?
Öncelikle bizi ikiye bölmüşler, kavram olarak tarım ve gıda.
Tarım sektörü sayısal çoğunluğunun
gerçeği nedeni ile içindeki başarılı örneklerinin üstünü örten
negatif bir genel algılaması var
kamuoyu ve medya nezdinde. Tarım verimsiz ve sorunlu. AB yolunda
en büyük problemimiz. Bir
ülke tarımsal kaynaklarını ve sahip olduğu zenginliği geliştiremez
.
Tarım ve gıda sanayi, ülkenin gayri safi milli hasılasını % 38
teşkil eden bu potansiyel nasıl bu
duruma düşer?
Gıda sektörü; nasıl olabilir de tarımsal üretimle olması gereken
iç içeliği bu kadar kopuk olabilir?
Sanki marketleri, manavları, halleri, dolduran ihraç olan gıda
ürünlerinin geldiği yer tarımsal üretim
değilmişcesine. Bir bütün olarak ele alınması gereken zincirleme
ilişkiler birbirinden nasıl bu kadar kopuk olabilir?
Bizleri bekleyen fırsat ve potansiyel, de bu karmaşanın içinde
saklıdır.
Tarımsal üretim ile gıda sektörünün bu günkü iletişim ve etkileşim
düzeyini geliştirebildiğimiz zaman tarımsal üretimimizin sorunları
ve ona bağlı olarak gıda sektörümüzün rekabet avantajının yükselme
şansı olacaktır. Kazan kaybet düzeninden birlikte kazanalım işbirliği
yapalım sadece bu günü değil yarını ve yarınları yaratacak politikalar
oluşturalım.Bunu yapabilecekmiyiz? Bunu yapmayıp sadece günü kurtaran
yaklaşımlar içinde olduğumuzda günler aylar ve yıllar geçecek
ve biz bu kısır döngüden kurtulamayacağız.
Sadece ikiye bölünmüş olsak durum kolay . Tarım ve gıda ikilisinin
ana unsurları üretici, tedarik
sektörü, gıda sanayi, kamu, siyaset,üniversite, italat, ihracat,
tüketici, sivil toplum gibi 11 ana başlıkta toplanıyor. Birbirine
bağımlı ama bir türlü iletişim koordinasyon sağlayamayan 11 birbirine
benzemez kardeş gibiyiz.
Sorunumuz belki sadece bu 11 kardeşe kalsa yine bir derece. Bu
11 kardeşin altında her kardeşin
11 çocuğu var. Sonuçta gelip burada düğümleniyor. Bu birbirinden
habersiz, iletişimsiz,
ancak kriz durumunda medya ilgisini çeken, yönetilemeyen ancak
idare edilen, düzensiz kalabalık geniş aile.
Bu sistemde zincirin halkaları sadece kendinden bir öncesini ve
sonrasını tanıyıp etkileşim sınırlı bir
yaratabiliyor. Çoğu birbirini tanımadan, görmeden kimi zaman serbest,
kimi zaman kontrolü piyasa
etkisinde akıp gidiyor. Politika, doğa koşulları ve ekonomik koşullar,
uluslararası tarım, gıda
trendlerinin kuvvetli rüzgarları etkisiyle sarsılıyor. Kalıcı
sürdürülebilir politikalar oluşturamıyoruz.
Bu koordinasyonsuzluğun içinde inanılmaz bireysel başarılar yaratıyoruz.
Kendini koordine etmekte
zorlanan kamudan şikayet ediyoruz. . Bu ararda dinamik özel sektörümüz
ve sivil toplum örgütleri
olarak kamudan bizi koordine etmesini ve hakemlik yapmasını bekliyoruz.
Kamu ise paydaşların tümünü bir araya getirip çözümü yaratmayı
birlikte paylaşmaktansa, herkesi ayrı ayrı dinleyip kendi sentezini
uygulamak istiyor.
Hem kamu olsun hem de olmasın istiyoruz. Her kurum karşısındaki
kurumun yapması gereken
değişimi yüksek sesle kendi değişimini dilek ve temenniler ses
tonunda dile getiriyor.
Ülkemizin 100 yılı aşkın batılılaşma sürecinde hayati önemi olan
Avrupa Birliği' ne giriş vizesi
alacağımız tarihe 18 ay gibi kısa bir süre kaldı. Bu konuda yapılacak
en önemli ev ödevlerimizden
biri tarım ve gıda sektörümüze düşüyor. Bu hedefe ulaşmak için
ayrı ayrı çalışan kurumlarımızı
birbirinden haberdar edip bu dağınık bütünü bir takım ruhu ile
aynı hedefe odaklayabilirsek, bunu
başarabiliriz.
Bu kapıdan bize yakışan şekilde geçmek elimizde.
|
YORUM
>>
Suyun gözüne/
Olması gereken neydi? - Kemal Erdoğan

ANA
SAYFAYA DÖN
|