YORUM
Adana
Çiftçiler Birliği Başkanı Cumali Doğru, 2000
yılını değerlendirdi
“Piyasada
çok ciddi sorumsuzluk, denetimsizlik
ve de kara doyumsuzluk var ...”
Devletin,
çiftçilerin kullandığı gübreye olan desteği
yüzde 50 iken, bugün bu destek ortalama yüzde
17’ye düşmüştür. Zaten verilen destek yüzde
17 KDV adı altında geri alınmakta olup gerçek
bir destek söz konusu değildir. Dolayısıyla yüzde
17 devlet desteğiyle piyasada fiyat istikrarı sağlanması
mümkün değildir. Çünkü rekabet ortamının
olmadığı gübre piyasasında firmalar
hareketlerinde daha çok birbirlerini takip
etmektedirler. Fiyatlar maliyet artı kar hesabına
göre belirlenmemektedir. Rekabete dayalı bu
piyasada çok ciddi bir sorumsuzluk,
denetimsizlik, ve kara doyumsuzluk vardır. Bu
nedenle ithalat teşvik edilerek kolay ve cazip
hale getirilmelidir.
2000 yılının
sonunda Çukurova tarımının kapsamlı bir sonuç
analizini yaptığımız zaman olumlu gelişmelerin
yanında çok ciddi dengesizliklerinde birlikte yaşandığını
görürüz.
Bu yıl mısır
ithal fonlarının zamanında ve yeterince
konulması neticesi hasat mevsiminde ülkeye ithal
mısır girmedi, haksız rekabet olmadı, serbest
piyasa çalıştı, yurtiçi talep yükseldi ürünün
tamamını sanayici ve tüccar aldı. Bu durumda
bir taraftan üretici, tüccar ve sanayici
yararlanırken, diğer taraftan da devlet mübaya
ve finansman sıkıntısından kurtuldu. Zaten
devletin görevi de ürünün tamamını almak değil
serbest piyasayı çalıştıracak mekanizmaları
ortaya koymaktır.
Pamukta
devamlı yükselen dünya fiyatlarının, yurtiçi
fiyatlara yansıması sağlandı. Bu olumlu gelişmede
Çukobirlik yönetiminin yükselen dünya fiyatlarını
yakından takip ederek alım fiyatlarında devamlı
ve düzenli ayarlamalar yapmalarının çok ciddi
katkısı olduğunu kabul etmek, başarılarını
kutlamak gerekir. Sonuçta üretici pamuğunu dünya
fiyatlarından satan sanayici de dünya fiyatlarından
ham maddesini temin etti, iki tarafta uygulamadan
memnun kaldı. Dolayısıyla gelecek yıl daha
geniş alanlara pamuk ekimi yapılacak tekstil
sanayicimizde ihtiyacı olan pamuğu Yunanistan,
Suriye ve ABD’den değil yurtiçinden sağlayacaktır.
Olumsuzluklara
gelince iç ticaret hadlerinin devamlı tarım
sektörü aleyhine gelişmesi ve yaygınlaşması
neticesi ürün fiyatlarıyla girdi fiyatları
arasındaki zaten bozuk olan dengelerin 2000 yılında
daha da bozularak üreticilerin girdi kullanamaz
hale gelmeleridir. Türkiye İMF’yle Stan-by
anlaşması imzaladı, ekonomik bir program hazırladı.
Bu program çerçevesinde enflasyon yüzde 25
olarak hedeflenirken tarım ürünleri fiyatlarına
da yüzde 25 artış öngörüldü. Ancak gübre,
akaryakıt, zirai ilaç tohum gibi temel girdi
fiyatlarının yüzde 100 ile yüzde 250 arasında
artış göstermesi büyük haksızlık oldu. Örnek
olarak gübre meselesini ortaya koymak istiyorum.
Son yıllardaki verilere göre gübre tüketimi
hektara 83 Kg’dır. Bu veri Bulgaristan’da 173
Kg, Yunanistan’da 170 Kg, Fransa’da 295 Kg, İngiltere’de
368 Kg’dir.
Çiftçilerimizin
yeterli gübre kullanamamalarının tek nedeni gübre
fiyatları ile ürün fiyatları asındaki
dengenin üreticiler aleyhine her geçen yıl daha
da bozulmasıdır. 1999 yılı Haziran ayında buğdayını
72 bin liradan satan üretici, bir kilo buğday
parası ile kilosu 41 bin liradan 1.750 gr, Üre gübresi
alabilirken, 2000 yılı Haziran ayında buğdayını
91.800 liraya satarak bir kilo buğday parası ile
kilosu 140 bin liradan ancak 655 gr Üre gübresi
alabilmektedir. Bir yıl içerisinde 1,096 gr. Gübre
çiftçinin cebinden uçup gitmiştir.
Devletin,
çiftçilerin kullandığı gübreye olan desteği
yüzde 50 iken, bugün bu destek ortalama yüzde
17’ye düşmüştür. Zaten verilen destek yüzde
17 KDV adı altında geri alınmakta olup gerçek
bir destek söz konusu değildir. Dolayısıyla yüzde
17 devlet desteğiyle piyasada fiyat istikrarı sağlanması
mümkün değildir. Çünkü rekabet ortamının
olmadığı gübre piyasasında firmalar
hareketlerinde daha çok birbirlerini takip
etmektedirler. Fiyatlar maliyet artı kar hesabına
göre belirlenmemektedir. Rekabete dayalı bu
piyasada çok ciddi bir sorumsuzluk,
denetimsizlik, ve kara doyumsuzluk vardır. Bu
nedenle ithalat teşvik edilerek kolay ve cazip
hale getirilmelidir.
Oysa
mevcut mevzuata göre ithalatçı firma olabilmek
için 100 milyar Tl şirket sermayesi ve yıllık
10 bin ton ithalat şartı rekabetten çok tekelleşmeye
teşvik etmektedir. Bu durum son derece düşündürücüdür.
Yurtdışında
Türkiye’nin tüketemeyeceği kadar bol ve ucuz
gübre vardır. Ülkemizde 140 bin TL’ye satılan
Üre gübresi Cezayir ve Tunus’ta fob satış
fiyatı 100 dolar/ton dur. Buna 30 dolarda nakliye
ve ithalatçı karı koyarsak 130 dolar/ton yapar
ki bununda karşılığı 89 bin tl/kg’dır.
Dolayısıyla gübre piyasasında haksız kazanç
vardır, buda üreticinin cebinden çıkmaktadır.
Bu haksızlığın önlenmesi için öncelikle gübre
ithalatının önündeki engeller acilen kaldırılmalıdır.
Ayrıca
Tarım Kredi ve Tarım Satış Kooperatif
Birlikleri, ihtiyaçlarını ithalatla karşılayarak
talebi aşağıya çekip piyasada rekabetçi ortamın
oluşmasına yardımcı olmalıdırlar. Aksi halde
zaten kısıtlı gübre kullanan üretici daha da
kısıtlamalara gidecek, üretim düşecek, Türkiye’de
daha çok dışa bağımlı hale gelecektir.
BU HABERLE İLGİLİ DİĞER
GELİŞMELER
Haber
listemize üye olup tarım sektöründeki haberlere,
geliştirici herkese açık tartışma platfomlarına
katılabilirsiniz.
.
|
Mail
adresinizi sol aşağıya yazın ve "Listeye
Gir" butonuna tıklayın. |
|
Karşınıza
gelecek sayfadaki formu eksiksiz doldurun. |
|
YORUM
>> Reform,
'No'form / Kemal Erdoğan
>>
Piyasada
çok ciddi sorumsuzluk,
>> denetimsizlik
ve de kârâ
>> doyumsuzluk
var
>>
Tarımda
yeni dönem

ANA
SAYFAYA DÖN

|