ARAŞTIRMA

Prof. Dr. Osman Tekinel
Çukurova Ünv. Zir. Fak. Öğr. Üyesi
Tarımın Mevcut
Durumu ve Önemi
Tarım sektörü, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze
kadar, ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişmesinde çok önemli görevler
üstlenmiş ve bu görevini günümüze kadar sürdürmüştür.
Tarım sektörünün önemi;
Ülke nüfusunun beslenmesini sağlaması,
Milli gelire ve istihdama katkı sağlaması,
Sanayi sektörünün hammadde ihtiyacını karşılaması,
Sanayiye sermaye aktarması,
İhracata doğrudan ve dolaylı katkıda bulunması, gibi nedenlerden
dolayı ekonomimizde vazgeçilmez bir sektördür.
Son Yılların Verilerine Göre Tarım Sektörü:
Milli gelirin %14'ünü,
Toplam İstihdamın %45'ini,
Toplam ihracatın %11'ini oluşturmaktadır.
Ancak toplam ihracattaki tarımsal sanayi ürünleri payı da tarım
ihracatı olarak değerlendirildiğinde, tarım sektörünün, toplam
ihracattaki payı %60'lar gibi yüksek bir orana ulaşmaktadır.
Ayrıca tarım sektörünün;
Toplam nüfusumuzun %40'ının kırsal kesim de yaşaması,
Köyden kente göçün azaltılması,
Kırsal alanlardaki işsizliğin önlenmesi gibi sosyal faydaları
da bulunmaktadır.
Türkiye'de Tarım Politikaları Uygulamaları
Türkiye'de tarım politikaları; Beş Yıllık Kalkınma Planları ile
belirlenen amaç, ilke ve hedefler doğrultusunda uygulanmaktadır.
Politikaların uygulanmasında görev alan kuruluşları şu şekilde
özetlemek mümkündür.
Bakanlıklar: Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile Tarım Satış
Kooperatifleri Birliklerinin bazı faaliyetlerini düzenleyen Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı,
Mali Kurumlar: T.C. Ziraat Bankası,
Tarım Satış Kooperatifleri
Kamu İktisadi Teşekkülleri:
Toprak Mahsulleri Ofisi, Türkiye Şeker Fabrikaları (TŞFAŞ), Tütün,
Tütün Mamülleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TEKEL)
ve Çay İşletmeleri Kurumu (ÇAYKUR).
Türkiye'de Tarımsal Destekleme Politikaları Araçları
Ülkemizde tarım politikası uygulamaları; ekonomik sosyal ve siyasal
tercihlere bağlı olarak, ağırlık, kapsam ve kullanılan araçlar
bakımından zaman içerisinde önemli değişiklikler göstermiştir.
Bununla beraber, söz konusu politikalar uygulanış biçimleri ve
etki alanlarını gözönüne alınarak dört grup altında toplanabilir.
Pazar Fiyatı Destekleri
Dolaylı Gelir Destekleri
Doğrudan Gelir Destekleri
Diğer Destekler
Pazar Fiyatı Destekleri:
Üretici eline geçen fiyatları etkilemeye yönelik ve genellikle
sınır önlemleriyle birlikte uygulanan desteklerdir. Ancak bu gruba
giren önlemler üretim, tüketim ve ticarete de yansıyan piyasa
dengelerini bozucu etkileri nedeniyle tarım dışı kesimlerde rahatsızlık
yaratmaktadır.
Türkiye'de ürün fiyat desteği en yaygın olarak kullanılan araçlardan
bir tanesidir. 1932 yılında buğday ile başlayan destekleme alımları,
1992'de azami rakam olan 26 ürüne ulaşmıştır. 1994'ten beri destekleme
alımları;
Hububat alanında alımlar TMO tarafından
Şekerpancarı alanında alımlar TŞFAŞ ile 3 özel şeker fabrikasınca,
Tütün alanında alımlar TEKEL Genel Müdürlüğünce ve özel sektörlerce,
Çay alanında alımlar ÇAYKUR aracılığıyla yapılmaktadır.
Süt alanında ise 1986'dan beri “süt teşvik primi”ödenmektedir.
Doğrudan Gelir Destekleri:
Doğrudan üretici gelirlerini hedefleyen yardımlardır. Piyasa mekanizması
üzerinde bozucu etkisi en az olan bu gruba giren önlemler, sosyal
gerekçelerle tarım dışı kesimlerce de kabul görmektedirler.
Doğrudan gelir destekleri sağlama yolunda dört ayrı ödeme yapılmaktadır.
Bunlar sırasıyla;
Fiyat Farkı Ödemesi: Kütlü pamuk ve zeytinyağı üreticilerine
destek primi 1998'den beri ödenmektedir.
Doğal Afet Yardımı: Beklenen üretimin en az %40'ı zarara uğramışsa
doğal afet olarak tanımlanır ve bedelsiz tohum dağıtımından faydalanılabilir.
Ürün Değiştirme Ödemeleri: 1983 yılından beri Nadas alanlarının
daraltılması için mercimek, soya fasulyesi, nohut, yem bitkileri..vb
ürünlerin ekimi için ucuz krediler, teknik yardımlar ve yayım
hizmetleri verilmiştir.
Alan ve Hayvan Başına Yapılan Ödemeler: Bu ödeme şekli
uygulanamamıştır.
Dolaylı Gelir Destekleri:
Girdi ve kredi sübvansiyonları gibi üretim giderlerini azaltıcı
etkiye sahip önlemlerdir. Bu destekler 1994 yılından beri bazı
bitkisel ve hayvansal ürünlerin üretiminde, verimliliği arttırmak
üzere gübre, kaliteli tohum ve tarımsal mücadele ilaçlarına ödemeler
şeklinde gerçekleşmiştir. Destek içerisinde yer alan yardımlar
şunlardır;
Gübre Desteği: 1961'den beri bu destek devam etmektedir.
Tohum ve Fidan Desteği: 1985 yılından beri bu destek devam
etmektedir.
Zirai İlaç Desteği Kredi Desteği Sulama Yardımları, Enerji
Desteği Yem Desteği Vergi Desteği
Diğer Destekler:
Doğrudan üreticilere yönelik olmayan bu yardımlar; Araştırma,
eğitim ve yayın hizmetleri, İnceleme hizmetleri, Haşere ve hastalık
kontrol hizmetleri, Yapısal/Altyapısal hizmetler, Rasyonelleştirme
gibi uzun dönemde yapıları iyileştirici ve genel hizmetler başlığı
altında da toplayabileceğimiz önlemlerdir.
Türkiye'de tarım kesimine yönelik politikalar ve bu kapsamda kullanılan
araçlar konusunda bir kararlılık olmamakla beraber, yukarıda sözü
edilen dört grup araçtan da yararlanılarak yürütüldüğü söylenebilir.
Ancak, bu önlemlerden özellikle pazar fiyatı destekleri ile üreticilere
girdi ve kredi gibi yollarla dolaylı gelir desteği sağlamaya yönelik
önlemler ülkemiz tarım politikalarının esasını oluşturmaktadır.
Türkiye'de ve OECD ülkelerindeki üreticilere yapılan tarımsal
destekler 2001 yılı Ocak ayı esas alındığında sırasıyla 11.3 ve
251.2 Milyar $'dır. 25 batılı ülkeden oluşan OECD toplamına kıyasla
Türkiye için belirtilen 11.3 milyar $ düzeyindeki tarımsal destekler
azımsanmayacak boyuttadır.
Bileşim bakımından irdelendiğinde “Pazar fiyat destekleri” Türkiye'de
%86 oranla OECD ülkelerinden %18 daha yüksek düzeydedir. “Girdi
kullanımına ilişkin destekler”de Türkiye, OECD ülkelerine göre
% 6 oranında daha yüksek, “diğer destekler” de ise OECD ülkeleri
Türkiye'ye kıyasla %6 daha yüksek düzeydedir.
ABD ve AB ülkeleri dahil pek çok sanayileşmiş ve gelişmiş ülkelerde
son yıllarda uygulamasına geçilen ve Türkiye'de de 14 Mart 2000
tarih ve 23993 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak uygulanmasına
karar verilen hedef çiftçilere yönelik birim alan başına doğrudan
gelir desteği (DGD) sağlanması ve bu amaçla oluşturulacak çiftçi
kayıt sistemi uygulamalarının olası sonuçlarını belirlemek amacıyla
pilot proje uygulaması başlatılmıştır. Bu amaçla ilk etapta Adıyaman,
Ankara, Antalya ve Trabzon'da sınırlı sayıda üreticiye dekar başına
5 dolar olmak kaydıyla en fazla 200 dekara kadar ödeme yapılmıştır.
Daha sonra bu uygulamanın Türkiye genelinde sürdürülmesi kararı
alınmış ve uygulama yaygınlaştırılmıştır.
2001 yılına geldiğinde Doğrudan Gelir Desteği Uygulaması birtakım
değişikliklere uğramıştır. Daha önce pilot bölgelerde dönüm başına
ödenen 5 $ miktar değiştirilerek dönüm başına 10 milyon TL. olmuştur.
Uygulama Türkiye genelinde yapılmış olup, Çiftçi Kayıt Sistemi
ile 2001 yılında 11.8 milyon hektar tarım arazisi ve 2 milyon
182 bin çiftçi kayıt altına alınmıştır. 2001 yılı Doğrudan Gelir
Desteği ödemesi olarak tarım üreticilerine 1 katrilyon 200 milyar
lira ödeme yapılmıştır.
Bunu takip eden 2002 yılına geldiğimizde
Doğrudan Gelir Desteği (DGD) uygulaması tekrardan değişime uğramıştır.
2002 yılında arazi için dekar başına ödenen miktar artırılarak 13,5
milyona, 2003 yılı başlarında ise 15 milyona çıkartılmıştır. Dana
önceki yıllarda ödemeye konulan ve 199 dekar olarak belirlenen arazi
miktarı artırılarak 500 dekara çıkartılmıştır. Ödeme miktarının
ve ödemeye tabi olan arazi miktarının arttırılmasındaki neden, çiftçinin
eline daha fazla miktarda para geçmesinin sağlanmasıdır.
Uygulanmakta olan sistem içerisinde arazi miktarlarının artırılarak,
neden böyle bir değişiklik yapıldığını anlamak istediğimizde bir
takım suiistimallerin olduğu gerçeğiyle karşılaşılmaktadır. Desteklenen
yararlanan büyük arazi sahipleri, arazilerini bölme yoluna giderek
daha fazla yardım alma hedefini amaçlamışlardır. Tarım Bakanlığının,
bir çok ilde yapmış olduğu denetimlerde, toprak sahiplerinin hileli
yollara başvurduğu gerçeği ile karşı karşıya kalınmıştır. Tarım
Bakanlığı'nın uygulamanın ilk yılında belirlemiş olduğu 200 dönüm
üst sınır engelini ortadan kaldırmak için bir takım büyük arazi
sahipleri arazilerini bölme yoluna gitmişlerdir. Bölünen bu araziler
ise yakın akrabaların üzerine gösterilerek destekten yararlanılmıştır.
Doğrudan Gelir Desteği'nden yararlanmak amacıyla 2002 yılında Tarım
Bakanlığı'na yeniden 2600 tarım üreticisinin müracaat ettiği ve
buradan elde edilen veriler sonucunda 16 milyon hektar tarım arazisinin
Doğrudan Gelir Desteği ödemelerine konu olacağı belirtilmektedir.
Mevcut talepler doğrultusunda çiftçilerimize 2 katrilyon 200 trilyon
doğrudan gelir ödemesi yapılacaktır. Yapılacak olan ödemelerde öncelikle
afete maruz kalan bölgelerde ve iklim koşullarına göre ekim yapılacak
olan yerlere öncelik tanınacağı Tarım Bakanlığı tarafından vurgulanmaktadır.
Bu amaçla 2002 yılı ödemeleri üreticilerimize aynı yıl ödenmeye
başlanmıştır. 2002 yılına ait geri kalan ödeme işlemlerine 2003
de, 2003 ödemelerine ise 2004 yılında devam edilecektir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Tarım sektöründe istihdam edilenlerin gelirleri diğer sektörlere
nazaran daha düşük düzeyde olup, sektör içerisindeki gelir dağılımında
da büyük ölçüde farklılıklar mevcuttur. 2000 yılında sona eren
VII. Plan döneminde uygulanan destekleme politikaları ile üretici
gelirlerinde tarım sektöründe istikrar sağlanamamış, dünya fiyatları
üzerindeki destekleme alım fiyatları bazı ürünlerin ekim alanlarının
gelişmesine, üretim fazlalıklarının oluşmasına ve devletin fazla
alım yaparak yüksek stok maliyetine katlanmasına neden olmuştur.
Öte yandan tarım politikalarının esaslarının Dünya Ticaret Örgütü
Tarım Anlaşmasının öngördüğü yükümlülükler ile AB'ye tam üyelik
sürecine girerken AT Ortak Tarım Politikasında ve Uluslar arası
ticaretteki gelişmeler çerçevesinde belirlenmesi gerekmektedir.
Son olarak ta IMF'ye tarım politikaları reformu konusunda bir
İYİ NİYET mektubu sunulmuştur. Bu bakımdan, tarım sektörüne yönelik
uygulamaların bundan böyle bu çerçevede ele alınması ve değerlendirilmesi
gerekmektedir.
21. yüzyılın başında Türk tarımının yapısından kaynaklanan çok
geniş bir hedef kitlenin varlığına karşın ekonomimiz çok büyük
bir kamu finasmanı kısıtı ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu
durumda bir süredir ABD ve AB ülkelerinde uygulanmasına geçilen
doğrudan gelir desteği uygulamasına ülkemizde aşamalı bir biçimde
geçme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Uygulamada öncelik, çok
büyük bir ekonomik israfa ve aynı zamanda politik istismara açık
olan ve arz fazlası bulunan ürünlerin, başka üretim alanlarına
kaydırılma işlemine verilmelidir.
SONUÇ
Son günlerde basınımızda tarım sektöründe durumun pek iç açıcı
olmadığı konusuna ilişkin ifadelere yer verilmektedir. Bu bağlamda,
buğday üreten bir çiftçinin ulusal gelirden 1980 yılında 208 dolar
pay alırken, bugün 153 dolar; pamuk üreticisinin ise 1980'de 1081
dolar pay alırken, şimdi ise 745 dolar aldığına değinilmektedir.
Milenyuma girdiğimiz şu günlerde Türkiye tarımında beklenen atılımlar,
genelde Türkiye ekonomisinin değişim süreci yaşadığı ve kısıtları
çokça olan bir döneme rastlamaktadır.
Kurtuluş Savaşında işgal ordularına karşı kara sapan ve süngüyle
sağlanan zaferlerin ardından, Cumhuriyet döneminde başlatılan
tarımsal atılımların günümüzde de sürdürüleceği kuşkusuzdur. Bu
konuda kendilerine şans ve söz verildiği takdirde Türk tarımcılarının
bir “Tarımsal Kalkınma Seferberliği” için her zamankinden daha
arzulu, bilgili ve yeni atılımlar konusunda hazırlıklı durumda
olduklarını belirtmek isterim.
|
|