ARAŞTIRMA

Dr. Lalehan YOLAGELDİ
Ege Ünv. Zir. Fak. Bitki Koruma Bl.
Fitopataloji
Anabilim Dalı
Veriticillium Solgunluğu
Türkiye'de zeytin yetiştiriciliğinde mevcut zararlı
ve hastalık sorunlarına ek olarak Verticillium solgunluğu olarak
bilinen ve ağaçlarda kısmi dal kurumalarına veya tam kurumaya
neden olan bir hastalık daha kendini göstermeye başlamış-tır.
Verticillium dahliae isimli bir fungusun neden olduğu bu hastalık
aslında ülkemiz zeytinliklerinde 70' li yıllardan beri bilinmektedir
ancak son on yıl içerisinde özellikle taban arazilerde kurulmuş,
sulama olanağına sahip, genç zeytinlik tesislerinde, üreticileri
çok kaygılandıracak bir yaygınlığa ulaşmıştır. Bu nedenle Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı, Adnan Menderes ve Ege Üniversiteleri Ziraat
Fakülteleri ve TARİŞ AR-GE Müdürlüğü bu konuya araştırma ve çiftçi
eğitimi düzeyinde eğilme gereği duymuşlardır.
Verticillium solgunluğunun zeytin ağaçlarında oluşturduğu iki
farklı belirti vardır. Bunlardan ilki, kış sonundan ilk baharın
ilk aylarına kadar gelişen ve kendini daha çok sürgün ve dalların
kuruyarak ölmesi olarak belli eden akut solgunluktur. Belirtiler
önce yaprakların renginin açılması, sonra kahverengiye dönerek
uzunlamasına geriye doğrı kıvrılması ile başlar. Eğer uçlardan
geriye doğru kuruma ve ölüm çok hızlı gelişir ise bu durumda 'inme'
adı verilen ve ağacı tümden ölüme götüren ağır bir tablo ortaya
çıkar. Diğer belirti ise ilkbaharda akut solgunluk belirtilerinden
sonra ortaya çıkan ve yaz aylarına doğru yavaşça gelişen kronik
solgunluk belirtileridir. Ancak bu defa kuruma ilk olarak çiçeklerde
meydana gelir. Çiçekler ölür ancak sürgünlerin üzerinde asılı
kalırlar. Daha sonra bunu hastalıklı dallar üzerinde bulunan yaprakların
renginin donuk yeşile dönerek dökülmesi izler. Dallar çıplaklaşır,
sadece sürgün uçlarındaki yapraklar kalır. Hastalıklı sürgün ve
dalların kabuğu kırmızımsı kahverengi olur ve içteki iletim dokularıının
rengi de koyulaşır. Kronik solgunluğun akut solgunluktan bir diğer
farkı da bundan etkilenen zeytin ağaçlarının yıllar içerisinde,
hastalık şiddetinin yavaş yavaş azalmasına neden olacak biçimde
bir iyileşme sergilemeleridir.
Zeytin ağaçlarında solgunluğa neden olan bu fungus mikrosklerot
adı verilen dayanıklı yapılar oluşturur. Bunlar sayesinde toprakta,
her hangi bir konukçu bitki olmasa da çok uzun yıllar hatta onbeş
sene kadar canlılığını sürdürebilir.
Mikrosklerotların büyük bir kısmı toprak yüzeyinde
ya da toprağın üst katmanlarında bulunurlar. Bu nedenle sulama
ve yağışların neden olduğu yüzeysel su akışı ile kuvvetli rüzgarlar
hastalık etmenini çevreye dağıtabilir. Ayrıca hastalıklı bitkilerden
dökülen yapraklar da rüzgarla uçuşarak komşu tarlaları bulaştırabilirler.
Bütün bu yayılma yollarının dışında hayvan gübresi, karıkla ve
salma sulama ile tarım makinalarının neden olacağı bulaşmayı da
gözardı etmemek gerekir. Fidanlıklarda etmenle bulaşık filiz,
sürgün ve anaçların, yeni zeytinliklerin tesisi sırasında ise
hastalıklı fidanların kullanılması hastalığı temiz ve uzak bölgelere
bulaştırır.
Zeytin Verticillium solgunluğu en yaygın ve şiddetli olarak kendini
0-10 yaşlı genç tesislerde göstermektedir. Etmen 50 yaşından daha
yaşlı ağaçları çok ender olarak yakalar. Ayrıca, daha önceden
pamuk, domates, patlıcan gibi V. dahliae' ye duyarlı bitkilerin
yetiştirildiği topraklarda tesis edilen zeytinliklerde hem daha
sık hem de yüksek şiddette solgunluk oluşmaktadır.
Yazının başında da belirtildiği gibi hastalık ülkemizde 'yeni'
değildir. İlk kez 1972 yılında kayıtlara geçtiğine göre en azından
40 yıla yaklaşan bir süredir zeytinliklerimizde bulunduğunu tahmin
edebiliriz. Ancak, özellikle son yıllarda Ege bölgesinde yeni
zeytinlik tesislerin kurulmasının hız kazanmasına paralel olarak
daha çok dikkat çekmeye başlamıştır. Türkiye' de bu hastalığın
Batı Anadolu' daki yaygınlık durumu, zeytinliklerin yakalanma
oranı ve şiddetini belirlemek üzere Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Bitki Koruma Bölümü ile TARİŞ AR-GE tarafından iki yıl süren bir
survey çalışması yapılmıştır. Ayrıca bu araştırmaya, hastalık
ile tesis özellikleri ve yetiştirme tekniği arasındaki ilişkiyi
belirlemek amacıyla bir üretici anketi de eklenmiştir.
Batı Anadolu illeri Aydın, Balıkesir, Çanakkale, İzmir, Manisa
ve Muğla' da yer alan ve 'taban' karakterindeki alanlarda tesis
edilmiş zeytinliklerde 1998 2000 yılları arasında yürütülen bu
araştırmada, survey alanında hastalığın yaygınlık oranı yaklaşık
% 55 olarak saptanmıştır ki bu da bize ziyaret edilen zeytinliklerin
yarısında hastalın mevcut olduğunu göstermektedir. Solgunluk görülen
zeytinliklerde ağaçların hastalığa yakalanma oranının ise ortalama
% 0,9 olduğu belirlenmiştir. Bu oran hastalığın bulunduğu zeytinliklerde
neredeyse her 100 ağaçtan birinin solgunluğa yakalandığını işaret
eder ki, çok yıllık bir kültür bitkisi için bu hiç de önemsiz
bir oran değildir. Ancak sevindirici olan bir husus, hasta ağaçlarda
hastalık şiddetinin çok yüksek olmadığının, genelde tek dal kurumaları
düzeyinde bulunduğunun gözlemlenmiş olmasıdır.
Yürütülen anket çalışmasından elde edilen ilk önemli sonuç tesis
biçimi ile hastalığın yaygınlığı arasında kurulan ilişki olmuştur.
Anket sonuçlarına göre bölgede yeni zeytinliklerin artık fidan
kullanılarak tesis edilmeye başlandığı açıkça anlaşılmış ve hastalık
da en yaygın olarak (% 75) bu tarz zeytinliklerde saptanmıştır.
Ancak yine de bu bulgudan yola çıkarak hastalığın yalnızca fidanlıklardan
alınmış bulaşık fidanlarla yayıldığını iddia etmek çok doğru değildir.
Çünkü sökülmüş delicelerle tesis edilmiş zeytinliklerde de ortalama
yaygınlık oranından ( %55 ) daha yüksek bir oranda (% 69) hastalığa
rastlanmıştır. Ancak yine de ülkemiz zeytin fidanlıklarında Verticillium
dahliae' nin varlığını saptamaya yönelik araştırmalar yürütmek
gerekli görülmektedir.
Zeytinlerde Verticillium solgunluğunun sulanan bahçelerde daha
yaygın olarak görüldüğüne dair yerleşmiş bir kanı mevcuttur. Bu
nedenle anket çalışması sırasında bahçesinde hastalık mevcut olsun
veya olmasın bütün üreticilere sulama yapıp yapmadıkları sorulmuştur.
Yanıtlara göre sulama ile hastalık çıkışı arasında doğrudan bir
ilişki kurmak kolay olmamıştır. Çünkü hastalık görülen zeytinliklerin
% 41' inde, görülmeyenlerin ise % 20' sinde sulama uygulandığı
anlaşılmıştır. Yani oran daha düşük olmakla birlikte Batı Anadolu'
da hastalık görülmeyen bahçelerin bir kısmında da sulama yapılmaktadır.
Ankette yer alan bir soru da, hastalık görülen ve görülmeyen zeytinliklerde,
tesisten önce varolan doğal bitki veya kültür bitkisinin niteliği
ile ilgiliydi. Survey alanında hastalık saptanan 61 zeytinliğin
%52' sinin yerinde daha önce fundalık, çalılık, ormanlık ve çayır
gibi doğal vejetasyonlar ile susuz tarım arazilerinin bulunduğu
görülmüştür. Buradan da anlaşılacağı üzere geçmişinde, etmenle
doğrudan ilişkilendiremeyeceğimiz bir ön
|
ARAŞTIRMA
>>
Tarımın
mevcut durumu ve önemi
>>
Şu transgenik
denen elmaşekeri
>>
Meyve
ağaçlarında zararlı yaprakbiti türleri ve doğal düşmanları
>>
Veriticillium
solgunluğu
>>
Yağlık
ayçiçeği

ANA
SAYFAYA DÖN


zeytinliklerde de bu hastalık görülebilmektedir.
Ancak daha önce pamuk, asma, incir ve sebze gibi Verticillium
dahliae' nin konukçusu olan bitkilerin yetiştirildiği 24 zeytinliğin
20 tanesinde bu hastalığın mevcut olduğu saptanmıştır. Yani
öncesinde, etmene duyarlı olmayan bitkilerin bulunduğu zeytinliklerde
de hastalık görülebilmekle birlikte Verticillium solgunluğu,
daha önce duyarlı kültür bitkilerinin yetiştirildiği arazilere
kurulan bahçelerde çok daha yaygın olarak problem oluşturmaktadır.
Bütün bu bilgilerin ışığı altında, zeytinde Verticillium solgunluğuyla
mücadele etmenin hiç de kolay olmadığı anlaşılacaktır. Bunun
en iyi yolu tesisten önce ve sonra önemli oranda kültürel önlemleredayanan
entegre bir strateji izlemektir.
Zeytinlik tesisi öncesinde karşımıza çıkan en önemli iki unsur
sağlıklı üretim materyali ve etmenle bulaşık olmayan topraktır.
Uzun yıllar boyunca hastalığa duyarlı bir konukçu örneğin pamuk
yetiştirilen etmenle bulaşık bir arazide hiç beklemeden zeytinlik
kurmak, yaratacağı sonuçlar açısından hiçbir sürpriz taşımaz.
Böyle bir zeytinlikte er geç Verticillium solgunluğu görüleceği
çok açıktır. Ancak daha önce de değinildiği gibi etmenin toprakta
bulunan mikrosklerotlarının çok uzun yıllar boyunca canlılıklarını
sürdürebildikleri unutulmamalıdır. Ancak bulaşık bir araziyi
bölgesel olarak toprak solarizasyonu ve chloropicrin ile fümigasyon
yoluyla nispeten temizlemek mümkündür. Fakat chloropicrin henüz
ülkemizde ruhsatlı değildir.
Zeytinlik tesisinden sonra da uygulanabilecek bazı yöntemler
vardır. Örneğin zeytin ağaçlarındaki doğal iyileşme ağaçlara
tek tek uygulanacak toprak solarizasyonu ile teşvik edilebilir.
Yunanistan ve İspanya' da bu yöntemle olumlu sonuçlar elde edilmiştir.
Ülkemizde halen Manisa ilinin Akhisar ilçesinde ağır solgunluk
belirtileri gösteren bir zeytinlikte ilk defa bir solarizasyon
denemesi yürütülmektedir.
Bu hastalığa dayanıklı çeşit veya anaçların belirlenmesi hastalıkla
mücadele açısından kuşkusuz çok büyük bir önem. taşımaktadır.
Ancak ülkemizde bu konu henüz araştırma aşamasındadır.
Zeytinlikte uygulanan sulama ve toprak işleme hastalık çıkışında
çok önemli bir etkiye sahiptir. Derin ve ağaca çok yaklaşan
bir sürüm köklere zarar vereceği için etmenin ağaca girişini
kolaylaştırır. Sulanmayan zeytinliklerde de Verticillium solgunluğunun
çıkması mümkündür. Ancak salma ve karıkla sulamanın bahçe içinde
etmeni taşıma ve bulaştırmadaki rolü araştırmalarda kesinlikle
ortaya konmuştur. Bu nedenle en azından hastalık görülen bahçelerde
ve tabi ki yeni tesislerde damlama sulama teşvik edilmelidir.
Türkiye' de halen Zeytinde Verticillium solgunluğuna karşı ruhsatlandırılmış
bir ilaç mevcut değildir. Zaten dünyada bu hastalıkla ile kimyasal
mücadele amacıyla şimdiye kadar yürütülen çalışmalar mevcut
fungisidlerden hiç birinin hastalığın kontrolünde yeterli olmadığını
göstermiştir.
Ankette yönelttiğimiz bazı sorularla üreticilerin hastalık hakkındaki
kanaatlarini ve bu sorunla nasıl başa çıkmaya çalıştıklarını
da öğrenmeye çalışmıştık. Bahçesinde Verticillium solgunluğu
görülen üreticilerin % 75' i bu hastalığın kaynağı hakkında
hiçbir fikir yürütememekteydi. Üstelik bu hastalığın fungal
bir nedene bağlı olabileceğini düşünen üretici sayısı ise sadece
iki kişiydi. Ancak dikkat çekici diğer bir nokta ise üreticilerin
% 80' ninin bu belirtileri en fazla 3 yıldan bu yana gözlemlemeye
başladıklarını belirtmeleriydi. Buradan hastalığın bölgede henüz
çok yakın bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Yine
de hastalığı tanıtmak ve mücadelesinde etkili olabilecek yöntemleri
öğretebilmek için Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı yayın teşkilatınca
hem üreticilere hem teknik personele yönelik bilgilendirme toplantıları
yapılması kanımızca çok faydalı olacaktır.
Sonuç olarak uzun yıllardır varlığı bilinse de, Verticillium
solgunluğu Batı Anadolu zeytinliklerinde son yıllarda bu ağaca
duygusal olarak da çok bağlı olan bölge üreticilerini üzen ve
kaygılandıran bir yaygınlık sergilemeye başlamıştır. Zeytincilik
sektöründeki gelişmeler sonucunda, belli bir sermaye yatırarak
daha modern zeytinlik tesisleri kuran ya da mevcut ağaçlarına
daha özenli bir bakım uygulamaya başlayan bölge üreticilerinin
karamsarlığa düşmesine engel olunabilmesi için bu hastalığın
biraz daha önemsenmesi ve özellikle de tarım teşkilatına bağlı
araştırma kuruluşları ve ziraat fakültelerince hastalığın mücadelesine
yönelik araştırmalar yapılması çok gereklidir.
|