YORUM
Ali
Ekber YILDIRIM
Dünya
Gazetesi
Ürettiğimiz Yaş
Meyve ve Sebzeyi Neden İhraç Edemiyoruz?
Yaklaşık 3 milyon yurttaşımız bir yıl boyunca çalışıyor
ve yaklaşık 40 milyon ton yaş meyve ve sebze üretiyor. Ancak,
bu üretimin sadece yüzde 3'ünü ihraç edebiliyoruz. Yaptığımız
ihracatın parasal değeri yaklaşık 700 milyon dolar.
Yaş meyve ve sebzeyi çok üretiyoruz, ama neden ihraç edemiyoruz?
Bu sorunun yanıtı bizim de konuşmacı olarak katıldığımız ve 14
Mayıs'ta Mersin'de düzenlenen 3. Yaş Meyve ve Sebze Sempozyumunda
tartışıldı.
Mersin Valiliği, Akdeniz İhracatçılar Birliği, Mersin Ticaret
ve Sanayi Odası, Akdeniz Yaş Meyve ve Sebze İşletmecileri Derneği,
Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve diğer sivil toplum
kuruluşlarının ortaklaşa düzenlediği sempozyumda sektörün sorunları
tüm yönleri ile ele alındı.
Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçılar Birliği Ortak Yönetim Kurulu
Başkanı Kemal Kaçmaz'ın verdiği bilgilere göre, sektörde pazar
değişimi yaşanıyor. Daha önce en fazla ihracat Avrupa Birliği'ne
yapılıyordu. Şimdi ilk sırada Rusya Federasyonu var.
Ancak, sempozyumda Rusya Federasyonu pazarı ile ilgili hemen hemen
hiç konuşulmadı. Ağırlıklı olarak Avrupa pazarında yaşanan sorunlar
konuşuldu. Bu sorunların bir kısmı AB'nin engellemeleri, bir kısmı
ise ilaç kalıntısı nedeniyle
Türkiye'den kaynaklanıyor.
Sempozyumun ana gündem maddesini yaş meyve ve sebzede bilinçsizce
kullanılan ilacın yarattığı sorunlar oluşturdu. İlaç kalıntısı
nedeniyle Almanya'nın kapısından geri çevrilen biberlerin sektörde
yarattığı kötü imajın silinmesi için öneriler dile getirildi.
İlaç kalıntılarını tespit edecek laboratuvarların eksikliği vurgulandı.Çünkü,
ilaç kalıntısı Almanya'daki laboratuvar incelemesinde ortaya çıkıyor
ve ürün geri gönderiliyor.
Ondan sonraki bağlantılar da iptal ediliyor.
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kadri Şaman, Türkiye'de
üretilen yaş meyve sebzenin yüzde 97'sinin iç piyasada tüketildiğini
hatırlatarak, Avrupalı tüketicinin sağlığı kadar, kendi vatandaşımızın
sağlığının da önemli olduğunu Bu nedenle kurulacak analiz laboratuvarları
sadece Avrupa'ya ihraç edilecek ürünleri değil iç piyasada tüketilecek
ürünleri de analiz etmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, analiz laboratuvarlarının
kurulmasını devletten beklemenin yanlış olduğunu, özel sektörün
kendi çabaları ile bu laboratuvarları kurabileceğini ifade etti.
Türkiye'nin Berlin Ticaret Müşaviri Cevdet Baykal, Avrupa Birliği'nin
sağlık konusundaki duyarlılığını örneklerle anlattı. Baykal, şu
değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye'de öyle sanılıyor ki Almanya'da
sadece bizim ürünlerimize karşı sıkı denetim var. Hayır, Avrupa
Birliği üyesi ülkelerin ürünlerine karşı da aynı duyarlılık ve
denetim var. Federal Alman Tüketici Koruma ve Gıda Bakanlığı var.
Sağlık kurallarına uygun olmayan hiçbir gıda maddesini ülkeye
sokmuyorlar."
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın, Avrupa'nın
organik ürünlere olan talebinin iyi değerlendirilmesi gerektiğini
belirterek, ihracatçılara bir çıkış yolu gösterdi.
Avrupa Birliği son yıllarda gıda güvenliği konusunda gerçekten
çok duyarlı. Buna uygun politikalar geliştiriyor. Avrupa'daki
yaş meyve ve sebze pazarının yüzde 75'lik kısmına hakim olan hipermarket
ve süpermarket zincirleri, tüketicilerine arz ettikleri yaş meyve
sebze ürünlerinde insan sağlığını tehdit eder nitelikteki riskleri
en aza indirmek amacı ile EUREPGAP Protokolünü gündeme getirdiler.
Bu protokol,üretimden başlayarak son tüketiciye kadar, kalite
standartlarına uyumlu, ilaç kullanımı, çevre ve toprak sağlığı,
insan sağlığı, çalışanların güvenliği ve daha birçok konuda zorunluluklar
getiriyor. Bu protokole uymayan ürünler AB pazarına sokulmayacak.
Türkiye'nin buna uygun çalışmalar yapması gerekiyor. Üreticinin
bilinçlendirilmesi, analiz laboratuvarlarının kurulması şart.
Bunun için ne yapılmalı?
Yaş meyve ve sebze sektörünün sahip olduğu potansiyeli değerlendirmesi
için öncelikle desteklenmesi gerekir. Destekleme denildiğinde
yetkililer, "Kaynaklarımız kıt bu nedenle destek veremiyoruz"
diyorlar. Bu doğru değil. Türkiye'nin kaynakları özellikle tarımda
çok kötü kullanılıyor. Mersin'de bir analiz laboratuvarının kurulması
için gerekli maliyet 1-2 trilyon liradır. Ama Türkiye mazot desteği
adı altında 870 trilyon liralık bir kaynağı son derece kötü kullanıyor.
Yaklaşık 3 katrilyon liralık doğrudan gelir desteği ise tam bir
kaynak israfıdır.
"Tapuyu getir parayı al" mantığı ile bu paralar üreticiye
değil üretim yapmayana veriliyor. Kaynaklar verimsiz kullanılıyor.
Sempozyumdan sonra, Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi Yönetim
Kurulu Başkanı Mehmet Ateş'in arabası ile kent turu yapıyoruz.
Bir zamanların portakal bahçelerinde şimdi devasa binalar var
ve yenileri de yükseliyor. Tarım topraklarının bu denli hoyratça
kullanımı sektörün bir başka ciddi sorunu. Gün gelecek biz bu
verimli toprakları çok arayacağız.
|