GÜNDEM

 
Tarım Ticaretinin Liberalizasyonu Kimin İşine Yarıyor?

27-31 Temmuz 2004 tarihleri arasında Cenevre'de yapılan Dünya ticaret Örgütü (DTÖ) görüşmelerinden sonra, tarım alanında ortaya çıkan Çevre Anlaşma (Framework for Establishing Modalities in Agriculture) çoğu zaman yetersiz bir tartışma düzlemi yaratmış; daha da önemlisi anlaşmanın Türkiye'ye ve gelişme yolundaki ülke (GYÜ) en az gelişmiş ülke (EAGÜ) gruplarına gelecekteki etkileri konusunda yanlış değerlendirmeler ortaya çıkmıştır.

DTÖ terminolojisinin egemen olduğu Çerçeve Anlaşma metninin anlaşılabilmesi, ancak Cenevre sürecini önceleyen gelişmelerin sağlıklı değerlendirilmesi ile olanaklıdır. Çünki Cenevre, ası olarak, Uruguay Turu sonrasında imzalanan Tarım Anlaşması hükümleri uyarınca, GYÜ taahhütlerinin son bulacağı 2004 yılında ortaya çıkan sıkışmışlığın bir sonucudur…

Küresel güç merkezleri açısından Doha ve Cancun'da alınan başarısız sonuçlar, onları, Cenevre'de bir “çözüm” üretmeye ve bir anlamda taviz vermeye zorlamıştır. Ancak “verilen taviz-karşılığında alınan ödün” analizinin sağlıklı yapılması, görünenin altında yatan genel eğilimi olanca açıklığı ile ortaya koymaktadır…

Tarım ticaretinin liberalizasyonu, II.dünya Savaşı sonrası kurulan Bretton Woods sistemi içinde, diğer sektörlerin aksine çoktaraflı uluslararası anlaşmalara konu olamamış, bunun yerine ürünler bazında yapılan ya da ikili anlaşmalarla daha dar “çözümlemeler” yaratılmaya çalışılmıştır.

GATT'ın Dünya Ticaret Örgütü'ne dönüştüğü süreçte, 1986 yılında başlayan ve çetin müzakereler sonucunda ancak 1994 yılında bitirebilen DTÖ Uruguay Turu sonrasında imzalanan Sonuç Anlaşması (Final Act), tarım ticaretini geniş oranda liberalize eden ilk uluslararası anlaşma olarak nitelenebilir.
Uruguay Turu (UT); iç desteklerin azaltılması, pazara girişin kolaylaştırılması ve dışsatım sübvansiyonlarının indirgenmesi esaslarına dayanmaktadır. Gelişmiş ülkeler (GÜ) açısından 6 yıllık indirim üreci 1995 2000 yılları arasında, GYÜ'ler için ise 10 yıllık süreci 1995-2004 yılları arasında uygulanmıştır.

Türkiye, UT tarım Anlaşması'nın iç desteklerin azalması taahhüdü kapsamına, GYÜ''er için geçerli olan de minimis koşuları gereğince girmemiş,yüksek kote edilen gümrük vergileri nedeniyle, birkaç ürün dışında, genel olarak pazara giriş hükümlerinden ve bütçe zorlukları nedeniyle zaten kullanılmadığı dışsatım sübvansiyonlarının indirgenmesi hükümlerinden olumsuz etkilenmiştir.
İzleyen süreçte, 2000 yılı başından beri yoğun bir şekilde yürütülmekte olan resmi ve gayriresmi toplantıların devamında 2001 yılı Kasım ayında Katar'ın Doha kentinde düzenlenen Bakanlar Konferansı Tarım alanında liberalizasyon yapılabilmesine yönelik irade beyanı dışında somut bir sonuç üretemeden dağılmıştır.

2003 yılının Eylül ayında Meksika'nın Cancun şehrinde yapılan Bakanlar Konferansı ise, GÜ'ler için adeta felaketin habercisi idi… Cancun'a dek ABD ve Avrupa'nın ve zaman zaman onlara eklenen CAIRNS grubunun pazarlıklarını izlemekle yetinen ve geniş anlamda kaybeden azgelişmiş dünya, Hindistan ve Malezya'nın öncülüğünde kendi istemlerini dile getirmiştir.

Özellikle ABD'nin, bir avuç pamuk üreticisine yılda 12.5 milyar dolar destek verirken,GYÜ ve EAGÜ'lerden pazara giriş kısıtlarını kaldırmasını istemesinin adil olmadığı, Cancun'dan akıllarda kalan bir temel sav olarak öne çıkmıştır. Bu koşullarda Cancun tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştır…
Cancun süreci, şu gerçeğin altını çizmiştir; ya GÜ'ler dışsatım sübvansiyonlarını korumak konusundaki ısrarlarında vazgeçecekler, ya da süreç çoktaraflı bir anlaşma açısından tümüyle tıkanacak ve yeniden mal bazında ikili anlaşmalar dönemine girilecektir…

İşte bu ortamda, “İleri Tarım Müzeakereleri” olarak adlandırılan sürecin son halkası, 27-31 Temmuz 2004 tarihlerinde cenevre'de yapılan DTÖ görüşmelerinin ardından ortaya çıkan Çerçeve Anlaşma olmuştur.
UT'nun devamı niteliğinde, Cenevre'de de anlaşma pazara giriş, iç destekler ve dışsatım sübvansiyonları olmak üzere üç temel esasa oturtulmuştur.

Pazara giriş, korunan iç pazarların kilidini açmaya yönelik bir düzenlemedir. Cenevre'de, bu alanda,bir bant uygulaması belirlenmiştir. Bant sayısı, her bant aralığına giren tarife sayısı ve bant aralığı için uygulanacak olan indirim yöntemi bu sistemin can alıcı noktalarıdır. İsviçre formülü, lineer formul ya da karma formül ya da karma formül, gümrük vergilerinin indirgenme hız ve oranını belirleyecektir.
Anlaşmalarda İsviçre formülünün benimsenmesi, Türkiye'nin yüksek gümrük vergileri ile koruduğu sektör (hayvansal ürenler, endüstri bitkileri,tahıllar vb) için gümrük vergilerinin hızla düşeceği anlamına geliyor. DTÖ'nün, tarife dışı engel denetimlerini yoğunlaştıracağını ve izin belgesi gibi dışalımı engellemek için kullanılan yöntemlere yaptırım uygulayacağını öngörmek hiç zor değil…

İç desteklerde bir indirim uygulaması da, GÜ-GYÜ-EAGÜ grupları için farklı sonuçlar üretebilecek nitelikte. DTÖ'nün ticareti bozucu olarak niteleyerek yasakladığı kırmızı kutu destekler (Pazar fiyatı destekleri girdi ullanarak üreticisine verdiği desteklerdir. Bu ülkelerde, bu destek politikalarının sonrasında oluşan sağlam tarımsal yapı, bu desteklerin üretimle bağlantısız (de coupled) olarak üreticiye yönlendirilmesine olanak tanımakta başka bir deyişle sakınca yaratmamaktadır.Bu çerçevede, doğrudan gelir desteği gibi üretimle bağımsız formlarda GÜ'ler, desteklerini yeniden formüle etmekte ve izin verilen Mavi Kutu destekler içinde toplamaktadır. Buna karşılık GYÜ'ler ve EAGÜ'ler, tarımsal yapı bozuklukları yönetim sorunları ve bütçe kısıtları nedeniyle, tarımlarını yeterince destekleyememekte, desteklerini dönüştürmekte zorlanmakta, yeni destek formları da tarımın finansman açığını daha da derinleştirmektedir.


Türkiye, Anlaşma'nın de minimis hükmü uyarınca, bir destek indirgeme haahhüdü altında olmamasına karşın, krizler sonrası dönemde tarım sektörüne 1.2 milyar dolar ila 3 milyar dolar düzeyinde yıllık destek uygulanabilmiştir. Üstelik desteklerin büyük çoğunluğu, arazi mülkiyetine dayalı DGD uygulamaları çerçevesinde, üreticiye ulaşmamış ve tarım dışı kanallara akmıştır. Tarım desteğinin AB'de yıllık 50 milyar dolar düzeyinde olması, Bush yönetiminin mevcut desteklere ilaveten ABD tarımı için 85 milyar dolar daha ayırması, GÜ'ler ile GYÜ'ler ve EAGÜ'lerin kaynak kullanma adaletsizliğini çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. DTÖ Anlaşması'nda bulunan “yoksul üreticiye girdi desteği serbestisi” ise, 1999 yılından bu yana, yine Türkiye tarafından kullanılmamaktadır. Anlaşma ile yüzde GYÜ'ler için 10 olan de minimis sınırının indirgenmesi Türkiye'nin zaten sağlayamadığı iç destekler açısından daha da vahim bir durum yaratacaktır.

Çerçeve Anlaşmanın üçüncü ayağı ise, dışsatım sübvansiyonları alanındadır. GÜ'ler, dışsatım sübvansiyonlarının azaltılması ve süreç içinde tümüyle kaldırılmasını benimsemiş görünmektedirler.
GÜ'lerin tıkanan görüşme sürecini aşmak için kullandıkları ve dünya kamuoyuna “büyük taviz” diye sunulan bu yaklaşım, dikkatli bir analizde, verdiği görüntüyle tamamen zıt bir sonuç üretmektedir.

ABD ve AB'nin dışsatım sübvansiyonuna ayırdığı kaynak miktarı, yıllık 15 milyar dolar düzeyindedir. GÜ'lerin yılda 300 milyar dolar düzeyinde iç destek için kaynak kullandığı düşünüldüğünde, toplam destekler içinde dışsatım sübvansiyonlarının görece daha az önemli olduğu açıktır. İşte ABD ve AB, bu noktadan verdikler sözde tavizlerle, pazara giriş ve iç destekler gibi iki büyük alanda, kendileri için yaşamsal önem taşıyan “ilerlemeler” sağlayacaklar...
Bütçe olanakları yeterli olmayan GYÜ ve EAGÜ'^ler, tarımlarını ancak gümrük vergileri ile koruyabilmektedirler.

Çerçeve Anlaşma ile açılan süreçte, gümrük vergilerindeki hızlı indirim, yoksul ülkelerin yoksul üreticileri için yıkıcı sonuçlar üretecek.
Oysa GÜ'ler bu alanda da kendi çıkarlarına bir düzenlemeyi, anlaşma koşulu haline dönüştürmüşlerdir. Buna göre, GÜ'ler, tarifelerini düşük tutmak suretiyle, Özel Korunma Önlemleri uygulama hakkı kazanmışlardır.
Böylece GÜ'ler, bir malın dışalım fiyatının o ürünün üretilebilirliğini tehdit edecek ölçüde düşük bir fiyatla pazara girmesi durumunda, dışalıma ek vergi koyma ve hatta birtakım kısıtlamalar getirme olanağına kavuşmuşlardır.
Gıda yardımlarının bile ticaret aracı haline dönüştürüldüğü dünyada, bu “olanak” amacı dışında kullanılmaktadır. Buna karşılık, içlerinde Türkiye'nin de bulunduğu GYÜ'ler, Anlaşma'nın bu koruma hükmünden yararlanamamaktadır.
Önümüzdeki süreçte, Çerçeve Anlaşma'nın içinin doldurulmasına yönelik görüşmeler başlayacaktır. Bu süreç, tüm ülkeler için olduğu gibi, Türkiye için de yaşamsal önem taşımaktadır.

Bu sürece yönelik olarak, Türkiye kamu yönetiminin, demokratik kitle örgütleri, çiftçi örgütleri ve akademisyenlerin katkısı ile görüşme pozisyonunu hazırlaması ve sürecin etkin bir aktörü olarak, GYÜ-EAGÜ grubuna liderlik yapacak bir konuma hazırlanması gerekmektedir. Bu güne kadar olduğu gibi, AB'nin peşine takılmak, Türkiye için uygun sonuçlar üretmeyecektir.

Daha da önemlisi, Türkiye, pazara giriş koşullarının iç piyasayı koruyamayacak duruma gerileyeceği yakın gelecek için, hem tarımın geneli, hem de ürün bazında bir planlama çalışması yapması ve bunu süratle yaşama geçirmesi gerekmektedir.
Hızlı bir tarımsal yatırım planlaması ile sulanabilir alanlarını iki katına çıkartan, arazi kullanım planlamasından üretim deseni seçimine kadar rasyonel tercihler ortaya koyan, üretici örgütlenmesinden girdi temini ve ürün pazarlamasına kadar sürecin tüm aşamalarında ve üretici tüketici lehine çözümlerden yana olan, bilgi ve teknoloji tarla ile buluşturan, üretim maliyetlerini azaltıp verim değerlerini yükselten , bu çerçevede rekabet gücü yüksek bir tarım sektörü kurgulaması, süreç içindeki kalıcı çözümdür.
Bunlar yarine Dünya Bankası ve IMF dayatmaları ile üretimden çekilen, tarımsal yatırıma yabancılaşmış sürecin sürdürmesi, DTÖ Anlaşması ile çerçevesi çizilen sürecin yıkıcı etkileri çabuklaştırmaktan öte bir sonuç üretmeyecektir.

 
Kendinizi Mail listemize ekleyin sitemiz ve sektörle ilgili gelişmelerden sizide haberdar edelim.

 

GÜNDEM

>> En büyük gerilim tarımda

>> CLAM Antakya'da toplandı

>> Komisyonlar iş başında

>> Dünya tarımında iyimser rüzgarlar

>> Tarım ticaretinin liberalizasyonu kimin işine yarıyor

>> Gübre hammadde fiyatları yüzde 60 oranında arttı


 

ANA SAYFAYA DÖN
 


Copyright©1996-2000 Cine-Tarım A.Ş. Her hakkı saklıdır.
Cine-Tarım A.Ş.'nin yazılı izni olmaksızın hiçbir yazılı ve görsel malzeme kısmen ya da bütünüyle kullanılamaz.